THOUSANDS OF FREE BLOGGER TEMPLATES

29 Aralık 2007 Cumartesi

DUA


DUA
Bir çağrıdır. Kulun yetmediği yetiremediği anda Rabbül Alemini imdada çağrısıdır. “Ya Rabb gücüm tükendi, mecalim kesildi, bana gösterdiğin yolda yürüme azmi ver, güçlüklere göğüs germemi sağla” deyişidir dua. O yol ki sonunda, gidilmeye azmedilen, Yüceler yücesinin övgüyle bahsettiği asıl durak, varılacak yerlerin en hayırlısı cennet vardır. Ama yol çetindir, sarptır. Bir sürü ağırlıklarla donatılmış insan; zorlanır yürürken yolu. Zaman zaman ağırlıklarından vazgeçmesi gerekir. İsteklerinden, tutkularından... İşte neyi terk edeceğini, ne yapacağını bilemediği anlarda Rabbül Alemine yönelişidir.
Duanın özünde hep hidayeti dileme, geçmişte yapılan hataların affı vardır. Duanın edebinde dünyevi varlık hesabı asla yoktur. Dua kişinin kendi acizliğini dile getirişidir. Aynı zamanda istekte bulunduğu varlığı yüceltmesidir. Dua eden kul bilir ki, isteği kabule layık ise kabul edilir. Ben istedim, hem de çok istedim ama vermedi deme hakkı yoktur dua edenin. Bilir ki istekte bulunduğu varlık onun emir eri değildir, her isteğine cevap vermez. Verse de isteyenin hayrı ne ise öyle gerçekleşir istek. Kul acizdir, zaman zaman şerri hayır görerek isteyebilir çünkü.

Dua kul ile Rabbi arasında gerçekleşen bir olaydır. Arada hiçbir varlık barınamaz. Olduğu an adı şirk olur, dua dua olmaktan çıkar. Kul bilir ki O her an hazır ve nazırdır. Ve bilir ki en olmaz isteklerini bile duyar Rabbi. Hatta dillendiremediği kalbinin derinliklerinde sakladığı duygu ve düşüncelerini de. İstemesini bilmek asıl olan.
“Yol boyunca yolda kalmama isteği, varılacak yere ulaşma isteği” olması gereken asıl istek.
Duanın zamanı da yoktur. Dedik ya her an hazır ve nazırdır. Her daim görüp gözeten bir varlık olan yüceler yücesi Rabbimizin kulunun isteğini duymama gibi acziyeti olabilir mi? Ya da kabul etmek için eşref saati? Böyle bir tanımlamada bulunmaktan Allaha sığınırım. Rabbimin beni duyması için mukaddes gün ve geceler takip etmem gerekmez. Bana şahdamarımdan daha yakın olan O’dur. Belki topluca kullar olarak hep bir ağızdan yönelmenin belirlenen vakti olabilir. Böylesi anlardır Şehr-i Ramazanlar, Leyle-i Kadirler... Affedilmeyi bekleme zamanı değilde, bir olma, birlik olma zamanı. Beraberce elele tutuşma, küfre karşı dik duruşumuzu gösterme zamanı belki. Yoksa affolunmayı arzu eden bir kulun beklemeye bir saniyesi bile olamaz. Ne gecesi ne ayı ne de saati. Açıp elini bir an önce bağışlanmayı dilemeli, yolu üzerinde ki engellerin kaldırılması için dua etmeli, ağırlıklarını bırakabilme gücü talep etmelidir. Sadece Rabbinden, yalnızca O’ndan istemelidir.
Dualarımız olmasa biz ne işe yarardık...

0 yorum: